Sigorta için ödeme yapıyoruz.
Her ay, her yıl—hasta olsak da olmasak da.
Ama sıra nasıl iyileşmek istediğimize geldiğinde bize söylenen şu
oluyor:
“Bu kapsam dışı.”
Sigorta sistemi, hastalıkları tam olarak
iyileştiremeyen bir ilaca 10.000 lira öder,
ama hastalığı en başından önleyebilecek bir seansa 1.000 lira ödeme yapmaz.
Neden?
Tedavi Paradoksu
Kronik hastalıklar, sağlık sistemine milyarlarca
liralık yük getirir.
Diyabet, kalp hastalığı veya otoimmün bir rahatsızlığı olan bir hasta, yaşamı boyunca
1 milyon liradan fazlaya mal olabilir.
Kronik hastalığı olan bir kişinin 10–20 yıllık
maliyeti şunları içerir:
Sürekli uzman doktor randevuları
Kan testleri, MR, tomografi
Aylık 2.000–5.000 lira arasında değişen ilaçlar
Acil servisler, hastane yatışları
İş gücü kaybı, psikolojik yıpranma, ilaç yan etkileri
Toplam? Rahatlıkla 1 milyon lirayı aşar.
Ancak aynı kişiye, şu yaklaşımlar hiç
önerilmez:
Travma terapisi
Beslenme danışmanlığı
Homeopati veya akupunktur
Enerji terapileri veya bilinçli farkındalık eğitimi
Neden mi?
Çünkü bunların hiçbiri sigorta kapsamında değildir.
Sistem için görünmezdirler.
İşe yarasalar bile.
Yine de sıra gerçek önleyici yaklaşımlara
geldiğinde—yani insanların hiç hasta olmamasını sağlamaya—sigorta geri çekilir.
Aşı hariç.
Açık olalım:
Bu bir aşı karşıtı yazı değil. Aşıların toplum sağlığında yeri vardır.
Ama şu soruyu sormalıyız:
Neden sadece bazı önleyici yöntemler “gerçek
tıp” olarak kabul ediliyor?
Neden kamu fonlarıyla dev ilaç endüstrisi
destekleniyor da,
homeopati, akupunktur, sağlıklı yaşam danışmanlığı gibi bütüncül yaklaşımlar
sistemin tamamen dışında bırakılıyor?
Ödemeyi Biz Yapıyoruz,
Ama Seçme Hakkı Bizde Değil
Sigorta primlerini biz ödüyoruz—ya da
maaşlarımızdan otomatik olarak kesiliyor.
Ama sıra bedenimize nasıl bakmak istediğimize
geldiğinde, seçme hakkımız elimizden alınıyor.
Bu hakkı sigorta şirketleri ve devlet
politikaları belirliyor—çoğu zaman büyük ilaç ve sağlık endüstrisinin çıkarları
doğrultusunda.
Hangi tedaviler geçerli sayılır?
Neye ödeme yapılır, ne kapsam dışıdır?
Ne kadar iyileşmeye hakkımız vardır?
Sistemin cevabı nettir: “Bu bizim kararımız.”
Öncelik Kimde: İnsan
mı, Endüstri mi?
Devletler, milyarları ilaçlara ve aşılara
harcıyor—ama patentlenemeyen doğal tedavilere bir kuruş bile ayırmıyor.
Peki o zaman sormamız gerekiyor:
Bu sistem gerçekten sağlıkla mı ilgili, yoksa
yalnızca ticaretle mi?
Milyarlarca lira sadece endüstriyel ürünlere
aktarılırken, önleyici uygulamalara hiçbir şey ayrılmıyorsa…
Bu sistem halk sağlığı için değil, kurumsal
kârlar için çalışıyor demektir.
Yeni Bir Paradigma
Mümkün
Peki ya sistemi tersine çevirseydik?
Sigortalar sadece tedaviyi değil, iyileşmeyi
kapsasaydı?
Koruyucu sağlık, sistemin kenarında değil merkezinde
olsaydı?
İnsanlar hasta olana kadar beklemek yerine, sağlıklı
kalmaları için desteklenseydi?
Hayal edin:
✅ Beslenme uzmanları ve homeopatlar ✅ Akupunktur ve enerji terapileri ✅ Duygusal denge, topluluk bağı, anlamlı yaşam desteği ✅ Ruhsal ve fiziksel sağlığı bir bütün olarak gören bir sistem
Bu sadece milyarları kurtarmaz—
Hayatları iyileştirir.
Gerçek Sağlık Bütünlük
Demektir
Sağlık sadece yaşam süresini uzatmakla ilgili
olmamalı.
Hayatı geri kazandırmakla, insanı bütüncül olarak iyileştirmekle ilgili olmalı.
Ve bu ancak şu soruyu sormaya cesaret
ettiğimizde başlar:
“Sistem bize neye izin veriyor?” değil,
“Biz ne tür bir iyileşmeyi hak ediyoruz?”
Çünkü eğer bu sistemin parasını biz ödüyorsak,
nasıl iyileşeceğimize de biz karar verebilmeliyiz.
Ve eğer önleme işe yarıyorsa—
o zaman artık ödeme zamanı da gelmiştir.